top of page

 Refik Akyüz & Serdar Darendeliler 

 'DEĞİŞ TOKUÅž'A DAÄ°R 

​

‘DeÄŸiÅŸ TokuÅŸ’, 2020’nin ilk aylarından beri içinde bulunduÄŸumuz pandemi sürecinde, fotoÄŸrafçıların daha az seyahat etme olanaklarına sahip olmaları nedeniyle gidemedikleri farklı ÅŸehirlerde iÅŸ üretebilmeleri için birbirleriyle dayanışmaları fikrinden ortaya çıktı. ‘DeÄŸiÅŸ TokuÅŸ’un Kültür için Alan’ın faaliyet gösterdiÄŸi ÅŸehirler ve çevre ÅŸehirlerine yönelik açık çaÄŸrısına gelen baÅŸvurular arasından ilk aÅŸamaya seçilen 20 katılımcı, tanışma toplantılarının ve aralarındaki fikir alışveriÅŸlerinin ardından ikili ekipler olarak proje önerilerinde bulundu. Bu öneriler arasından ikinci aÅŸamaya seçilen Ä°zmir, Diyarbakır, Mardin ve Åžanlıurfa’dan 6 ekip yani 12 sanatçı, birbirlerinin projelerini üretti. Diyarbakır’dan Lütfü Ä°rdem, Ä°stanbul’dan GAPO ve Ä°zmir’den No 238 iÅŸ birliÄŸinde, Kültür için Alan desteÄŸiyle ‘DeÄŸiÅŸ TokuÅŸ’, Mayıs-Kasım 2021 arasında gerçekleÅŸti. 

​

Her ne kadar fotoÄŸraf dünyasında Pierre et Gilles, Broomberg & Chanarin, Luke & Nik, Pascual + Vincent, Bernd ve Hilla Becher, AES+F gibi birlikte çalışıp üreten ve iÅŸlerine ortak imza atan sanatçı ikilileri/ekipleri olsa da, fotoÄŸraf görece daha bireysel bir sanat dalı. ÖrneÄŸin fotoÄŸrafın yakın akrabası sinemada kolektif bir üretimden ve yapımcı, yönetmen, görüntü yönetmeni ve kameraman gibi görevlerin ayrımından bahsetsek de, fotoÄŸrafçıların büyük bölümü, editoryal veya reklam çekimleri haricinde, kendi projelerini üretmek için planlama aÅŸamasından çekimlere kadar neredeyse bütün bu görevleri bilfiil yerine getirirler. Elbette bu durumun, fotoÄŸrafa bir yönetmen tavrı ve sinemasal yaklaşım getiren, büyük ekiplerle belirli görev tanımlarının olduÄŸu setler kurarak üretim yapan Gregory Crewdson gibi istisnaları da yok deÄŸil. Önemli olanın imgenin kendisi olduÄŸunu düÅŸünen Crewdson, teknik konuları başında bulunduÄŸu ekibe bırakarak aradığı görüntüyü oluÅŸturmanın peÅŸine düÅŸen, hatta kimi röportajlarında, kamerayı tutmaktan hoÅŸlanmadığını bile itiraf eden bir fotoÄŸrafçı. Yine de istisnaların kaideyi bozmadığını hatırlayıp, kendi fikrini -hele de uzaktan- baÅŸka birisinin ellerine/gözlerine bırakıp uygulanmasına razı olmanın, fotoÄŸrafçıların çok alışık olduÄŸu bir çalışma yöntemi olmadığını söylemek yanlış olmaz. 

​

Dünyada pandeminin ilk dönemlerinde uçuÅŸlar neredeyse tamamen durmuÅŸ ve seyahatler gerçekten sınırlanmışken, fotoÄŸrafçılar aldıkları editoryal iÅŸleri üretmek veya bu kapanmışlık/sınırlılık halini belgelemek için bazı yaratıcı çözümler getirmedi deÄŸiller. Gidemedikleri yerlerdeki -üstelik de fotoÄŸrafçı olmayan- insanları uzaktan iyi bir bilgilendirmeyle yönlendirip FaceTime veya Zoom gibi uygulamalar üzerinden çekimlerini gerçekleÅŸtirenler olduÄŸu gibi kuryeyle kameralarını gönderip gerekli düzenlemeleri uzaktan yaptırarak insanları evlerinde fotoÄŸraflayanlar da oldu. ÖrneÄŸin, Devin Oktar Yalkın, The New York Times için New Jersey’deki evinden, FaceTime üzerinden çocuklarını yönlendirerek Matthew McConaughey’i fotoÄŸraflamıştı. Yalkın’ın bu çekime dair tecrübelerini aktardığı yazıya buradan ulaÅŸabilirsiniz. Benzer bir ÅŸekilde, pandemiden ekonomik olarak en çok etkilenen kesimlerden biri olan bağımsız veya kontratlı çalışanların portrelerini, yine The New York Times için, Brooklyn’deki dairesinden çıkmadan Photo Timer+ uygulamasıyla çeken Annie Tritt’in bu çekime dair tecrübelerine buradan ulaÅŸabilirsiniz. Ünlü moda fotoÄŸrafçısı Nick Knight’ın British Vogue için Zoom üzerinden yaptığı çekimin arka planına dair anlattıklarını ise buradan okuyabilirsiniz. Son bir örnek de buralardan gelsin. Genç fotoÄŸrafçı Emin Berk, ilk kapanma dönemlerinde, daha öncesinde kamusal alanda belgelediÄŸi vücut geliÅŸtiricilerin evlerine bir kurye aracılığı ile ekipmanını yollayıp uzaktan eriÅŸim yöntemi ile onların gündelik hayatlarını fotoÄŸraflamıştı. FotoÄŸrafları ve Berk’in çekimlerini nasıl gerçekleÅŸtirdiÄŸine dair kısa videoyu buradan izleyebilirsiniz.

​

Tüm bunlardan ilham alan ve ‘Pandemiyle birlikte gelen istenmeyen seyahat kısıtlamaları ve ekranların başında giderek artan sanal temas, uzaktan ve kolektif sanatsal üretime, yani düÅŸünsel, sanatsal ve beceriye dayalı bir deÄŸiÅŸ tokuÅŸa kapı aralayabilir mi?’ sorusundan yola çıkan ‘DeÄŸiÅŸ TokuÅŸ’, asıl olarak üretim odaklı bir proje gibi görünse de aslında fotoÄŸrafçıların birbirlerinin ÅŸehirlerinde, birbirlerinin yerine ve birbirleri için iÅŸ üretme fikrinin ne kadar uygulanabilir olduÄŸuna dair bir araÅŸtırma niteliÄŸi de taşıyor. 12 sanatçı, bir yandan kendi ÅŸehirlerinde proje ortakları için fotoÄŸraf çekerken, diÄŸer yandan gitmedikleri baÅŸka bir ÅŸehirde kendileri için üretilen fotoÄŸraf projelerinin de editörlerine dönüÅŸtüler. Bu, diyaloÄŸu, paylaÅŸmayı, iÅŸ birliÄŸini, en önemlisi de egolardan uzaklaÅŸmayı gerektiren bir süreç oldu. GeldiÄŸimiz noktada, fotoÄŸrafların müellifinin kim olduÄŸundan ziyade, kolektif üretimin sınırlarının ne kadar zorlanabildiÄŸi ve sanatçıların birbirlerinin projelerini ne kadar sahiplenip uygulamaya hevesli olduÄŸu önem kazanıp belirleyici oldu. Proje ekipleri arasında, ortak bir zeminde buluÅŸup aynı fikri/konuyu birbirleri için karşılıklı olarak kendi ÅŸehirlerinde uygulayanlar olduÄŸu gibi, benzer konulardan beslense de birbirinden bağımsız iki projeyi birbirleri için üretenler de oldu. 

​

Tek bir proje üreten ekiplerden ilki olan Ä°zmir’den Nilay UluÄŸ ve Diyarbakır’dan Åževda TuÄŸrul, birbirlerini ve birbirlerinin ÅŸehirlerini daha önceden tanımayan iki sanatçı kadın olarak, büyüdükleri ve yaÅŸadıkları ÅŸehirleri odağına alan ama daha çok kiÅŸisel bir birbirini tanıma projesine dönüÅŸen bir süreç yaÅŸadılar. Bir nevî mektuplaÅŸma haline de evrilen bu tanı(ÅŸ)ma süreci, ikilinin hayatlarındaki rutinleri, ÅŸehirlerindeki kendileri için özel olan alanları, geçmiÅŸlerine dair kimi ÅŸeyleri paylaÅŸtıkları kendine özgü bir çalışmaya dönüÅŸtü ve ortaya ‘Sevgili Nilay, Sevgili Åževda’ çıktı.

​

Resim kökenli iki sanatçı olan Ä°zmir’den Aynur TıkıroÄŸlu ve Mardin’den Hicret Ayaz Ä°pek, kentlerinde insanların kendilerini rahat hissetmedikleri, kısmen tanımsız geçiÅŸ mekânları olarak da tanımlanabilecek liminal alanların izini sürdü birbirleri için. Latince eÅŸik anlamına gelen ‘limen’den türeyen bu alanların örnekleri olarak Ä°zmir’de Basmane Tren Garı ve Mardin’de ise ‘abbara’lara odaklanan ikili, çektikleri fotoÄŸrafları kendi tarzlarında müdahalelerde bulunarak yorumladı ve ‘Liminal Alan’ı üretti.

​

Aynı konu etrafında çalışan son ekip olan Ä°zmir’den Aslıhan Güçlü ve Åžanlıurfa’dan Mehmet Ali Kılıç, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle bilinen ve ikisi de birer turizm ÅŸehri olan Ä°zmir ve Åžanlıurfa’daki kent kliÅŸelerine odaklandı. Ä°kilinin, yaÅŸadıkları kentleri birbirlerine anlatırken belli baÅŸlı kliÅŸelere odaklandıklarını fark etmeleriyle ÅŸekillenen ‘KliÅŸe Kent Anlatıları’, günümüzün hızlı üretim ve paylaşım ortamında, kentlerin öne çıkan özellikleri ve mekânlarının turistik arka plana dönüÅŸmesine, kliÅŸeleri bilinçli bir ÅŸekilde tekrar ederek eleÅŸtirel bir dille yaklaşıyor.

​

‘DeÄŸiÅŸ TokuÅŸ’un iki farklı proje üreten ekiplerinden ilki, Diyarbakır’dan Fatma Çelik ve Ä°zmir’den Merve Güçlütürk. Ä°lk baÅŸlarda, ortak bir merakla, kadim zamanlardan beri Cennet Bahçesi olarak da tasvir edilen Diyarbakır’daki Hevsel Bahçeleri’nden ilhamla cennet kavramına yönelen ikili, cennetin Ä°zmir’deki karşılığını ararken Gaziemir’deki nükleer atık çöplüÄŸüyle karşılaÅŸtı ve cennet cehennem tezatı üzerinden ilerleyen iki iÅŸ üretti: YeÅŸilin binbir tonunu masalsı bir görsellikle aktaran ‘Yeryüzü Cenneti’ ve radyoaktif kirlilik ile bilgi kirliliÄŸini gazete haberleri mantığıyla harmanlayan ‘Bir Cehenneme Bakmak’.

​

Ä°zmir’den AyÅŸegül Kaycı ve Mardin Midyat’tan Ä°mran Atasal’ın oluÅŸturduÄŸu ekip ise ‘Nefes Alanları’nda özellikle pandemi döneminde evlerine kapanmak zorunda kalan Ä°zmirlilerin kent içindeki nefes alma mekânlarının izini sürerken, ‘Duvarların BelleÄŸi’nde de çok kültürlü etnik yapısı ile öne çıkan Midyat’ın merkezinde ve köylerinde insanların evlerinin veya dükkanlarının baÅŸkaları için en görünür kıldıkları duvarlarında nesneler, fotoÄŸraflar, resimler veya baÅŸka önemli buldukları ÅŸeyleri nasıl sergilediklerini belgeledi. 

​

‘DeÄŸiÅŸ TokuÅŸ’un son ekibi olan Diyarbakır’dan Aylin Kızıl ile Ä°zmir’den Eyhan Çelik ise ‘ev nedir?’ sorusundan yola çıkarak iki farklı proje üretti. Aylin, ‘Dünyadaki KöÅŸemizde Birikenler’de, bugüne dek sıklıkla fotoÄŸrafladığı göçebelik haline paralel olarak Ä°zmir’e göç eden Kürt kadınları, proje ortağı Eyhan aracılığıyla, kendileri için evi temsil eden yerlerde portrelerken; Eyhan da ‘Kozmos’ta, proje ortağı Aylin aracılığıyla, çocukluÄŸunda evle kurduÄŸu iliÅŸkinin bir aidiyet bağı içermemesinden yola çıkarak gittikleri her yer evleri olan Diyarbakır KaracadaÄŸ’daki Koçerlerin içinde bulundukları kozmosla bütün olma hallerine odaklandı.

​

Tüm etkinlikleri çevrimiçi mecralarda düzenlenen ‘DeÄŸiÅŸ TokuÅŸ’ kapsamında, sanatçılarla yürütülen bire bir editörlük/mentorluk oturumlarının yanı sıra herkesin katılımına açık ‘DeÄŸiÅŸ TokuÅŸ KonuÅŸmaları’ ve sadece katılımcı sanatçılara yönelik ‘DeÄŸiÅŸ TokuÅŸ Seminerleri’ de gerçekleÅŸtirildi. Projenin instagram hesabını da bir nevi sergi alanına dönüÅŸtürmeyi ve takipçilerle daha yakın bir etkileÅŸimi hedefleyen ‘instagram takeover’lar boyunca proje ekipleri, ikiÅŸer gün boyunca devraldıkları instagram hesabında, bir yandan bu web sitesindeki seçkiye dahil olmayan fotoÄŸraflarından bazılarını paylaşırken diÄŸer yandan da fotoÄŸraftan edebiyata, sinemadan müziÄŸe ve projelerinin ilham kaynaklarına dair paylaşımlarda bulundu. Önümüzdeki süreçte instagram hesabı, sürpriz paylaşımlarla aktif kalmaya ve deÄŸiÅŸ tokuÅŸa devam edecek. Tüm bunların yanı sıra üretilen her iÅŸten birer fotoÄŸraf, projenin çıkış noktası olan deÄŸiÅŸ tokuÅŸ kavramına fiziksel olarak da gönderme içeren bir kartpostal setinde bir araya getirildi. Proje ÅŸehirleri baÅŸta olmak üzere Türkiye’nin farklı ÅŸehirlerindeki inisiyatif, kolektif ve sanat oluÅŸumlarına gönderilen kartpostal seti, Ä°zmir’de Duvar Kitabevi ve Karantina Mekân, Diyarbakır’da Asa Bistro, Gabo ve Wejegeh Amed, Ankara’da Ka, Ä°stanbul’da ise FiLBooks ve Koli Art Space’den ücretsiz olarak edinilebilir.

​

​

Proje koordinatörleri: Refik Akyüz & Serdar Darendeliler [GAPO], Lütfü Ä°rdem, Sinan Kılıç [No 238]

Sanatçılar: Nilay UluÄŸ & Åževda TuÄŸrul, AyÅŸegül Kaycı & Ä°mran Atasal, Fatma Çelik & Merve Güçlütürk, Aynur TıkıroÄŸlu & Hicret Ayaz Ä°pek, Aylin Kızıl & Eyhan Çelik, Aslıhan Güçlü & Mehmet Ali Kılıç

Editörler: Refik Akyüz & Serdar Darendeliler

KonuÅŸmacılar ve Yazarlar: Meltem ÅžendaÄŸ, Aslı IÄŸsız, Eda YiÄŸit, Elif Demirkaya, Ä°pek Çınar

Seminerler: Saliha Yavuz, Cemre YeÅŸil, Sinem DiÅŸli

Tasarım: Serdar Darendeliler

Türkçe-Ä°ngilizce çeviriler: Deniz Ä°nal Türkçe-Kürtçe çeviriler: Rêbîn Özmen

Ä°letiÅŸim: gapo@gapo.org

bottom of page